"Afganistan"
Her gün batımından sonra bir gün doğumu olduğunu bildiğim için sabah erken uyanmak ve gün doğumunu izlemek istiyordum ama hep uyayakalıyordum. Gecenin karanlığından çok korkuyordum ve geceleri kendimi hep kötü ve korkmuş hissediyordum, bazen gece olmamasını ve sadace gündüz olmasını diliyordum, geceleri beni rahatlatan tek şey babamın sıcacık kucaklaması ve gökyüzü ışıklarını izlemekti, bazen uçmayı ve gökyüzündeki yıldızları toplamayı hayal ediyordum. Evimiz nehir kenarındaydı. Suların sesi, kuşların cıvıltısı, yeşillikler, çeşitli ağaçlar ve her türlü çiçek köyümüze ayrı bir güzellik katmıştı. Köyümüzün halkı arasında büyük bir sevgi vardı, iyi ve kötü günde tüm insanlar aile gibi bir aradaydı.
Evimize yapılan saldırıdan ve babamın şehadetinden sonra geceleri kardeşlerimin gözlerinde korku görüyordüm.
Geceleri karanlıktan korktuğumda, babam bana karanlığın derinliklerinde ışığı aramamı, her karanlık, parlak bir yarını getireceği umuduyla uyumamı ve karanlığı değil ışığı düşünmemi söyledi. O gecelerde de bir ışık umuyordum.
Gün batımı ve gün doğumu, ay ışığı ve gökyüzündeki yıldızlar babamın tek unutulmaz anılarıdır.
Bunlar ve ezan sesi beni yurduma ve babama bağlar.
Bu sadece babamın bir anısı değil, hayatımın en büyük derslerinden biri, Umut dersi, Adalet ve Eşitlik dersidir.
Güneş doğduğunda, bu gün doğumundan herkesin payı eşittir.
Bir ülkede daha çok, diğerinde daha az parlıyor gibi değil.
Her gün gördüğümüz umut, eşitlik ve adaletin en büyük sembolü güneştir.
“Ümitsizlik köyüne gitme, ümitler var. Karanlığa doğru yürüme, güneşler var.” – Mevlana
“
Yazr: Shahla Samim